Rektörümüz Prof. Dr. Kemal Çelebi’den Dünya Kadınlar Günü Kutlaması

İlan Tarihi:8.03.2019 14:49:00
 

Üniversitemizde "8 Mart Dünya Kadınlar Günü" nedeniyle kutlama programı düzenlendi. Dumanlıdağ Restoranda, kadın çalışanların katılımıyla gerçekleşen programda; Rektörümüz Prof. Dr. A. Kemal Çelebi, Rektör Yardımcılarımız Prof. Dr. Bilal Gümüş, Prof. Dr. Muzaffer Tepekaya ve Prof. Dr. Birol Kovancılar, Rektör Danışmanı Prof. Dr. Elvan Sayıt Bilgin ve Genel Sekreterimiz Ali Emirosmanoğlu yer aldı. 

Prof. Dr. A. Kemal Çelebi, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde Üniversitemizde çalışan kadın personelimiz ile bir arada olmaktan çok mutlu olduğunu ifade ederek, “Modern toplumlarda, artık hemen hemen her gün bir kutlama yapıyoruz. Dünya Kadınlar Günü, Sevgililer Günü, Yaşlılar Günü gibi. O zaman biz şunu anlıyoruz, demek ki bu tür kutlamalar bir ihtiyaçtan kaynaklanıyor. Ama çoğu kez bunlar bir ritüelin, kutlamanın, çok güzel konuşmaların ötesine geçmiyor. Dünya aynı şekilde, kaldığı yerden devam ediyor.

Kadını sen annesin diyerek evine mahkûm etmeye çalışmak, eğitimden, çalışmaktan mahrum bırakmak doğru değildir.  

 Aslında insanları cinsiyetlerine göre ayırmak ne derece doğru? Varlık aleminde elbette bir yaratılış, o yaratılış içinde de bir hiyerarşi var. Bu yaratılış hiyerarşisi içinde en şerefli varlık Allah’ın ifadesiyle eşref-i mahlûkat, yani insandır. Şerefli olan insanı Allah cinsiyet temelinde bir ayrıma tâbi tutmaz. Fakat biz şunu görüyoruz ki tarihin her döneminde, her toplumda, ötekileştirilen, eziyete maruz kalan, haksızlığa uğrayan, sömürülen, istismar edilen, daha ziyade kadınlar ve çocuklar olmuştur. Bugün her türlü hakların savunuculuğunu yaptığı iddiasında olan Batı medeniyetinde, özellikle Batı’nın bugün geldiği gelişmişlik düzeyi ve refah seviyesinde, şunu çok iyi biliyoruz ki sermaye birikiminin temelinde kadın ve çocuk emeğinin sömürülmesi yatmaktadır. Bununla ilgili iktisat kitapları, sosyoloji kitapları, tarih kitapları okumanıza gerek yok. Klâsik Batı Edebiyatını okuduğunuzda, Balzac’ın “İhtişam ve Sefalet”inde bunu görürsünüz. Victor Hugo’nun “Sefiller”inde o zamanki topluma, toplum yapısına ayna tutan görüşleri çok rahat gözlemlersiniz.

Türk tarihinde kadının çok müstesna bir yeri vardır.

Eziyet edilen, haksızlığa uğrayan sadece kadınlar ve çocuklar değildir. Bunu sadece cinsiyet temelinde veya yaş temelinde ele almak tek başına bizi doğru bir noktaya götürmez. Yeri geldiğinde erkek cinsinden olup da sömürüye, eziyete, haksızlığa maruz kalan insanlar yok mu? Elbette var, veya şunu sormamız gerekiyor. Kadınların kendi hemcinslerine karşı yaptığı ayrımcılıklar, haksızlıklar yok mu? Çok genel mânâda kadın haklarından bahsediyoruz. Bu toplumda yaşam tarzından dolayı, düşüncesinden dolayı hemcinsleri tarafından dışlanan, ötekileştirilen kadınlar olmadı mı? Biz asılız diyerek, kendileri gibi yaşamayan, düşünmeyen, tercihlerini farklı bir biçimde yapan kadınları dışlayan kadınlar olmadı mı? Sadece kadınlar erkeklerin haksızlığına mı maruz kalıyor?  Veya yine günümüzde her türlü imkâna, refaha sahip Batı insanı, Batı’daki kadın, Suriye’deki savaştan kaçan kadınlara ne derece kucak açıyor? Meseleyi sadece cinsiyet temeline indirgememeliyiz. Ancak, kadına ve çocuğa daha çok haksızlık yapılmıştır. O daha kolay sömürülmüştür, o daha çok şiddete maruz kalmıştır.

Cinsiyet temelinde insan olarak eşit olmakla birlikte, kadın ve erkek arasında, yaratılıştan gelen, fıtrattan gelen farklılıklar vardır. Peygamber Efendimiz cennetin anaların ayağı altında olduğunu müjdelemiştir. Ancak, kadını sen annesin diyerek onu evine mahkûm etmeye çalışmak, eğitimden, çalışmaktan mahrum bırakmak doğru değildir. En değerli şey annedir ama kadın sadece anne değildir, o çok değerlidir. Kadın ve erkek, yaratılışlarından gelen farklılıklarından dolayı haklar temelinde eşittir, ama görev ve sorumluluklarında elbette farklılıklar vardır. Peygamber Efendimize sahabeden bir kişi soruyor. Babamızın mı, annemizin mi hakkı daha çok diyor. Peygamber Efendimiz, üç defa annen, annen, annen diyor. Kadına yaratılışı itibariyle verilen en güzel özellik, anneliktir. Kadın aynı zamanda üreten bir varlıktır, faydalı olan bir varlıktır, bu mânâda elbette erkekle eşittir, aralarında hiçbir farklılık olamaz. 

Kadına asıl değerini veren, ona haklarını veren, bizim mensup olduğumuz İslâm dinidir.

Türk tarihinde kadının çok müstesna bir yeri vardır. Erkeği ile yan yanadır, eşittir. Kadına asıl değerini veren, ona haklarını veren, bizim mensup olduğumuz İslâm dinidir. Kadını da, erkeği de insan olarak en doğru yere, eşit varlıklar olarak bizim dinimiz oturtmuştur. Kendini bilen bir erkek, bırakın kadına, hiçbir canlıya, hatta cansız varlığa kötülük, haksızlık yapamaz. Kendini bilen bir kadın hemcinsine kötülük yapamaz. Kendini bilen bir toplum başka bir toplumu, onun insanını ve kaynaklarını sömüremez. Burada mesele temel değerlerden erkek olarak, kadın olarak uzaklaşmak ve daha güçlü olanın, daha bilgili olanın, daha akıllı olanın diğer insanlar üzerinde kadın veya erkek egemenliği kurmaya çalışmasıdır.  Önemli olan iyi insan olmaktır.

Dünya kadınların hatırına ayakta kalmaya devam ediyor.

Böyle günler son derece önemlidir ama hakikaten bizi uyandırması, sarsması gerekiyor. Günümüzde toplumsal cinsiyet eşitliği dediğimiz konunun, bir başka uç noktaya savrulma tehlikesinin olabileceğini düşünüyorum. Cinsiyet farklılığı fıtri bir realitedir. Her türlü ilişkinin cinsiyet eşitliği zemininde meşru göründüğünü, yavaş yavaş meşruiyet kazandığını ve bilimsel bir temele oturtulmak istendiğini ne yazık ki görüyoruz. Bu başka bir uç noktadır. Kadınların ezildiği o yanlış durumdan savrulup, başka bir yanlışa gitmektir ki Batı Medeniyeti hep uçlarda ve aşırılıklarda gezinen ve savrulan bir medeniyettir. Bizim medeniyetimiz orta yol medeniyetidir, itidal medeniyetidir.

Mevkiler kadına göre erkeğe göre değil, kim kendini gösteriyorsa, kim hakikaten o birikime, o liyakate sahipse ona verilmelidir. Aksi bir görüş açısı külliyen yanlıştır. Dünya kadınların hatırına ayakta kalmaya devam ediyor. Güzellikler varsa, iyilikler varsa, emin olun bunlar kadınlar sayesinde; onların sevgileriyle, şefkâtleriyle, sabırlarıyla oluyor. İnşallah üniversitemizde de kadın erkek demeden, genç yaşlı demeden, hep birlikte uyum içinde, huzur içinde, sevgi ve saygıyla birlikte çalışmaya devam edeceğiz. Kadınlar gününüz kutlu olsun” diye konuştu.

Ardından Öğr. Gör. Özkan Özkoç ve Öğr. Gör. Aras Poyraz Açıkgöz tarafından sunulan kanun-kaval dinletisi eşliğinde ikramda bulunuldu. Toplantı, Rektörümüz Prof. Dr. A. Kemal Çelebi'nin tüm konuklara çiçek takdim etmesiyle sona erdi.

 

 


786 görüldü.    0 Paylaşıldı
_DSC6431 _DSC6326 _DSC6428 _DSC6319 _DSC6345 _DSC6308 _DSC6340 _DSC6328 _DSC6306 _DSC6445 _DSC6456 _DSC6437 _DSC6461 _DSC6480 _DSC6466 _DSC6479 _DSC6476 _DSC6485 _DSC6473 _DSC6469 _DSC6505 _DSC6490 _DSC6508 _DSC6523
Protokol Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü - Telefon: 0236 201 10 70 - Faks: 0236 201 14 53 - E-Posta : basin@cbu.edu.tr - Web: basin.cbu.edu.tr
786
© Copyright MCBÜ Bilgi İşlem Daire Bşk.   ||   Web Sitesi Kullanım Politikası